Eddy Merckx: Namıdiğer Yamyam

Efsanelerden konu açıldığında futbol denildiğinde akıllara Pele, Maradona; tenis düşünüldüğünde Nadal, Federer, Jimmy Connors gibi yıldızlar; basketbol için ise Michael Jordan, Magic Johnson, Larry Bird gibi gerçekten de efsane kelimesinin hakkını veren sporcular gelmektedir. İşte bu yıldızlara eş değer bir isim, bir efsane de bisiklet sporu için mevcut; Eddy Merckx.

Bisiklet sporunda henüz “Festina” skandalının yaşanmadığı, kaskın zorunlu bir ekipman olmadığı, sporcuların şapkalarını takıp yarışlara çıktıkları ve en önemlisi de ekipman teknolojisinin bu kadar gelişmediği yıllarda birçok rekoru kıran ve uzun yıllar bu rekorları elinden alınamayan bir isim vardı; Eddy Merckx. O; dağlarda tırmanabilen, gerektiğinde korkmadan bitişte sprint atabilen ve zamana karşıyı en iyi yarışları çıkaran, 800’den fazla yol yarışına katılan ve 525’ini kazanmanın yanı sıra rekorlar kıran, velodromda yarış kazanabilen saf bir bisiklet yeteneği, tartışılmaz bir efsaneydi.

Kazandığı başarıların ve dereceleri alt alta sıralamaya kalktığımızda bile inanılmaz bir liste önümüze geliyor. Efsanenin başarılarına özetle bakacak olursak, Eddy Merckx kariyeri boyunca 13 sezon yarıştı ve günümüze dek 10 yıl süreyle profesyonel yarışlarda yarışan tek isim oldu. 1967 ile 1977 yılları arasında her sezon 111 ile 151 yarış arasında yarıştı. Fransa ve İtalya Bisiklet Turu’nu 5 defa ve İspanya Turu’nu 1 defa kazanarak, toplam 11 büyük tur zaferiyle birlikte tarihin en fazla büyük tur kazanan ismi oldu. Fransa Turu’nda 34 etap ve diğer büyük tur etaplarıyla birlikte toplamda 64 etap kazanarak en çok etap kazanan bisikletçi oldu. 19 defa tek günlük anıtsal zaferi bulunmasının yanı sıra, 7 defa Milan – San Remo yarışını kazanan tek isim. Tüm anıtsal yarışları en az 2 defa kazanan bir başka bisikletçi bulunmuyor. 1972’de saat rekorunu kırıyor ve bu rekor ancak tam 28 yıl sonra Chris Boardman tarafından kırılabiliyor.

7 Haziran 1945 yılında Belçika’nın Meensel-Kiezegem köyünde dünyaya gelen Eddy Merckx, farklı sporlar yapmasına rağmen bisiklet sporunu neden seçtiğini sorduklarında tek kelimeyle cevap veriyor: TUTKU.  Belki de bu tutkusu onu bisiklet tarihinin efsanevi ismi olarak karşımıza çıkmasına neden oldu. Pelotondaki diğer yarışçıların kazanmasını engelleyen sürekli kazanma isteği ve her an atak yapması nedeniyle kimi zaman sevilmeyen adam oldu. Kendince, sürekli atak yapmaktan oluşan “la course en tête” adlı bir felsefe oluşturdu. Bu güçlü atakları ve yıkıcı tarzına Fransa Turu yarış direktörü “Merckxissimo” adını verdi. Yaptığı işe adanmışlığı, tutkusu ve kazanma isteği onu her zaman en iyisini yapmaya zorladı. O her kazandığı zaferin hemen ardından daha iyisini yapmak için bir sonraki zaferine doğru yola koyuluyordu. Bu kazanma isteği ve sürekli atak yapması ile ilgili sorulara “Kazanmayı düşünmeden bir yarışa başladığım gün kendime aynada bakamayacağım.” diyerek tepkilere karşı düşüncesini ifade etmekten de hiçbir zaman çekinmedi. Fransız gazeteci Pierre Chany bir dönem Merckx’in tüm yarışları kazanıp bisiklete zarar verdiği ile alakalı eleştirilerine ise “Eğer böyle düşünüyorsanız Bach’ın müziğe, Moliere’in tiyatroya, Cezanne’ın resme ve Chaplin’in sinemaya zarar verdiğini söylemeniz lazım.” diye karşılık vermişti.

eğer Merckx bir yarışa başlarsa, diğer yarışçıların ikinci sırayı almak için yarışacaklarını kabul eder”

Eddy Merckx’in kazanma hırsı öyle bir seviyedeydi ki 1969 yılı Fransa Turu’nun 17. etabında favoriler grubunun 45 saniye önündeyken dahi takım direktörünün grubu bekle demesine rağmen gözünü bile kırpmadan atağına devam ediyor ve finişe geldiğinde favoriler grubuyla arasındaki farkı 8 dakikaya çıkartmış oluyordu. 50 kilometreyi tek başına süren Eddy Merckx etap sonunda hipoglisemi geçirerek büyük bir acıyla yarışı tamamlamıştır. Finiş çizgisinde bekleyen gazetecilere o unutulmayacak sözlerinden birini söyler. “Umarım artık beni değerli bir kazanan olarak görmenizi sağlayacak bir şey yapmışımdır.” Merckx ilerleyen yıllarda aslında bunun planlı değil adrenalin ve acıyla söylenen bir söz olduğunu anlattı ve kazanması için omuzlarına yüklenen baskıya rağmen, kazanmaktan her zaman büyük bir mutluluk duyduğunu dile getirdi. Tur sonunda ilginç bir görüntü ortaya çıkıyor ve bu post-modern sahne hafızalarımıza kazınıyordu. O yıl genel klasman sarı mayosu dahil olmak üzere puan mayosunu, dağların kralı mayosunu ve kombinasyon sınıflaması dahil 6 etap zaferiyle birlikte en agresif bisikletçi ödüllerini de alarak ne kadar büyük bir yarışçı olduğunu tüm spor dünyasına duyurmuş oldu.

Merckx’i anlatırken çoğu bisikletsever genellikle onun kırdığı rekorlara, aldığı sayısız başarı ve şampiyonluklara değinir ki bu oldukça doğaldır. Fakat Merckx hiçbir zaman sadece aldığı madalyalardan, şampiyonluklardan ibaret bir sporcu olmadı. O, sürekli en iyisi olmak için yarışan ve bunu her fırsatta izleyenlere sunan bir sporcu oldu. Bir başka yıldız bisikletçi Poulidor ise onun kazanma ve bisiklet sporundaki önemi hakkında, “Sürekli bir şeylerden endişeliydi, her zaman elinden gelenin en iyisini yapmadığına, bir sorun olduğuna kendisini inandırıyordu. Ama o bir galipti, kazansın ya da kaybetsin fark etmeksizin bu spordan zevk alan biriydi. Başarısızlığı asla hoş karşılamadı ve başarısız olduğunda hayranlarını her zaman hayal kırıklığına uğrattığını hissetti.” demiştir.

Merkcx yarıştığı dönemin en önemli, en baskın, en ikonik isimleri arasında yer almıştır. Her zaman en üst sırayı hedeflemesi ile ilgili bisiklet gazetecisi ve yorumcu Phil Liggett, eğer Merckx bir yarışa başlarsa, diğer yarışçıların ikinci sırayı almak için yarışacaklarını kabul ettiğini yazmıştır. Çoğu bisiklet sporcusunun hala onun zaferlerinin gölgesinde yarıştığını düşünmesinin yanı sıra birlikte yarıştığı bisikletçiler tarafından oldukça saygı duyulan bir isim olmuştu.

Merckx kimi zaman rakiplerine karşı mücadele ederken kimi zamanda sakatlıklarıyla ve geçirdiği kazalarla da mücadele ederek mental olarak da ne kadar güçlü olduğunu bizlere gösterdi. Ne de olsa efsane olmak sadece başarı kazanmak değil aynı zamanda güçlüklerle de baş ederek hayranlarını hayal kırıklığına uğratmamaktır. 1969 yılında katıldığı velodrom yarışında önünde giden hız ayarlama motorunun kaza yapması sonucu kendisi de bir kaza geçirerek ciddi bir kafa travması yaşadı ve hastaneye kaldırıldı. 6 haftalık bir tedavinin ardından tekrar kaldığı yerden yarışmalara katılmaya devam etti.

Bu sefer tarihler 1974’ü gösterdiğinde Merckx bir başka küçük operasyon geçirdi ve yağ kistini aldırdı. Bu operasyondan sadece 5 gün sonra dünyanın en büyük bisiklet turu olarak bilinen Fransa Turu’na açık yarası ile katılmış ve etaplar boyunca kanamaları olmuştu. O buna rağmen tutkulu olduğu spordan vazgeçmiyor, pedallara daha sağlam basıyordu. Sonuçta Merckx 8 etap galibiyetiyle Fransa Turu’nda 5. galibiyetini alıyor ve Jacques Anquetil’in en çok Fransa Turu kazanma rekoruna ortak oluyordu. Yine aynı yıl UCI Yol Yarışı Dünya Şampiyonası’nı da kazandı. 1974 yılı her ne kadar zor olsa da o her zaman olduğu gibi bunu önemsemiyor ve İtalya Turu, Fransa Turu ve Dünya Şampiyonası’nı kazanan bisikletçilere verilen ve bisiklet sporunda “Triple Crown of Cycling” olarak bilinen unvanın ilk sahibi olarak tarihi bir kez daha tekrardan yazıyordu.

Eddy Merckx her zaman sprint atabilen bir bisikletçiydi.

Merckx’in yarıştığı yarışlar giderek onun baskınlığı ve galibiyetleriyle sıkıcı olmaya başlıyordu kimilerine göre. Onu yenmek neredeyse imkânsız hale geliyordu. Sürekli güçlü kalabilen, gerektiğinde yokuşları tırmanan, gerektiğinde sprint atarak her daim en önde olmayı başaran birisiydi. 1975 yılı Fransa Turu’da bu zaferlerinden biri olabilecekken Nello Breton adında bir seyircinin, sprint finişine 150 metre kala arkadan kendisine yumruk atması nedeniyle yere düştü ve belki de zaferi engellenmiş oldu. Daha sonra yarışları sürekli Merck’in kazanmasından sıkıldığı ve turlara heyecan getirmek adına bu yumruğu attığını belirten Nello Breton’a sembolik olarak 1 frank tazminat cezası verildi.

Bu spora adanmış ruhunun ve bisiklete binme tutkusunun onu tekrar ayağa kaldırması son kez olmayacaktı. Gelin yaşadığı karanlık günleri ve bir efsanenin takımına adanmışlığını kendi ağzından okuyalım.

“’Hayatımdaki en büyük hata Fransa Turu’nu 1975’te bitirmek oldu. 17. etapta düştüm ve elmacık kemiğimi kırdım ama kazandığım parayı takım arkadaşlarıma vermek istediğim için devam ettim. Ve sonra, bir hafta sonraki kriteryum yarışlarında yarışamadım, takım arkadaşlarım için çok üzüldüm. Yine de ara vermeli ve 1976’da daha taze dönmeliydim. (Merckx, o yıl Fransa Turu’nu Bernard Thevenet’in 2 dakika 47 saniye gerisinde ikinci bitirdi.) Hayatımda tek bir pişmanlık varsa o da budur. Bazen çok fazla cesaretin olabilir. Aptaldım. Ama bu benim, duramam.”

Eddy Merckx

Evet, o bu spora adanmış ruhunun yanında takım arkadaşları için de kazanmanın ne kadar önemli olduğunu vurgulayan ve sadece kendi için değil çevresindekiler için de kazanmak uğruna her şeyi yapan bir efsane oldu.

Bunun yanı sıra kendisine diğer rakipleri tarafından da büyük saygı gösteriliyor ve o da mücadele ettiği rakiplerine bu saygının karşılığını veriyordu. 1976 yılı Fransa Turu istediği gibi gitmiyordu ve yarışta geri kalıyordu. Bu Merckx için hiç alışıldık bir durum değildi ve bir an önce atak yapması ve liderliği alması gerekiyordu. Bunun için en uygun yeri kafasında belirlemişti. Ünlü Pireneler dağlık etabında atağını yapacak ve zaman farkını kapatacak, belki de lider olacaktı. Fakat işler tam olarak planladığı gitmedi ve inişte bir viraj dönüşünde bir kaza geçirdi. Arkasından Ocana aynı yerde kaza geçirdi ve arkasından gelen diğer bir rakibi Zoetemelk de onunla çarpıştı. Merckx toparlandı ve tekrar yarışa devam ederek yarış liderliğini ele geçirdi. Ocana ise geçirdiği kazadan sonra sakatlanarak yarışı bırakmak zorunda kaldı ve liderlik mayosu tekrar Merckx’e gelmiş oldu. Eddy Merckx yıldız bir bisikletçi olmasının yanında sağlam bir karakter olduğunu da bisiklet arenasında gösterdi ve “Liderliği böyle kazanmak yerine, her etap mücadele ederek yarışı ikinci sırada bitirmeyi tercih ederim.” diyerek sarı mayoyu giymeyi reddetti.

Bunca yıllık bir hegemonya boyunca mutlaka ufak tefek kariyer pürüzleri de meydana gelmişti. Merckx bunları komplo olduğunu ve kullandığı ilaçta bu maddenin olmadığını söylese de kariyer karnesinde doping ile ilişkileri yer aldı. Doping iddialarının ilki ve belki de kendisini en çok sarsan olayın 1969 yılı İtalya Turu olduğunu ifade ediyordu yaptığı röportajda. O yılın başlarında Giro’da yasaklı listede olmayan ancak amfetaminlere benzer etkileri olan bir ilaç olan fencamfamine için testi pozitif çıktı. Turun ilk sırasında yer almasına rağmen yarış direktörü Vincenzo Torriani tarafından hemen atıldı ve bir ay boyunca yarışlardan uzaklaştırıldı. Merckx, tüm bu olanların şüpheli olduğunu hala düşünmekte. Gelin sonrasını bir de Merckx’ten dinleyelim:

“Bununla ilgili söyleyebileceğim pek bir şey yok. Giro’yu kaybetmem için birileri İtalya Turu başlamadan sadece iki gün önce bana parayla geldiler, ama ilgilenmiyorum dedim. ‘Eddy, bir düşün, çok para.’ dediler. Paranın beynimin içinde oynamasın diye paranın ne kadar olduğunu bilmek bile istemediğimi söyledim. En kötüsü buydu.”

Merckx başından beri masumiyetini “Ben temiz bir sürücüyüm, kazanmak için hiçbir şey almam gerekmiyor.” diyerek iddia etti. Bu kadar güçlü bir figürün otel yatağında yatarken ağlamaklı bir şekilde verdiği röportaj, insanların daha farklı bir Merckx ile de tanışmasına neden oldu belki de. Ardından bu karar bisikletin o zamanki yönetim organı olan FICP tarafından bozuldu ve Merckx yarışlara bir ay sonra geri döndü.

Bu sefer tarihlerimiz 1973 gösteriyor ve bisiklet sporuna bomba gibi bir haber düşüyor. Bir ay önce anıtsal klasik olan Giro di Lombardia’yı kazanan Merckx’in doping testi pozitif çıkıyor ve kanında norefedrin maddisi bulunduğu ifade ediliyordu. İkinci bir test daha yaptıran Merckx tekrar pozitif sonucuyla sarsılıyordu. Olay daha sonra açıklığa kavuşuyor ve sorunun, o dönemki takımı Molteni’nin doktorunun reçete ettiği bir öksürük şurubundan kaynaklandığı anlaşılıyordu. Fakat bu durum, dopingli olduğu sonucunu değiştirmiyor ve birincilik elinden alınarak ikinci sıradaki yarışçı ve rakibi Gimondi’ye veriliyordu. Ayrıca Merckx, ilacı almadaki hatasını kabul etti ancak kullandığı öksürük şurubu şişesinde norefedrin maddesinin adının olmadığını da ifade etti.

Yavaş yavaş kariyerinin sonunun geldiği tüm bisikletseverler tarafından artık gözle görülmeye başlanmıştı. Merckx 1975 yılından sonra bir daha büyük tur kazanamadı. Devam eden yıllarda etap kazanamadan İtalya Turu’nu tamamlıyor, yarıştıkça daha çok kaybetmeye başlıyordu. Artık imparatorluğu çöküyor ve bir devir kapanıyordu. Merckx son sezonunda sadece 5 yarışta yarışabildi. Ardından tatile çıktığını açıkladı ve dönüşünde emekli olacağını herkes tahmin ediyordu. Tatil dönüşü Merckx doktorlarının tavsiyesi üzerine emekli olduğunu tüm bisiklet camiasını duyurdu.

”O bir yamyam.”

Profesyonel kariyerine baktığımızda 438 birinciliği ile kendisine “Yamyam” lakabının neden takıldığı belli diye düşünebiliriz. Az çok doğru tahmin olmasına rağmen hikâye tam bu noktada birazcık farklılaşıyor. Peugeot takımından takım arkadaşı Christian Raymond’un kızına yarışları anlattığı ve Raymond’un kızının da buna karşı tepkisi “Bu adam hiçbir şeyi kazanmamıza izin vermeyecek. Her şeyi kendine istiyor. O bir yamyam.” demesiyle bu lakap onun için kullanılmaya başlandı. Merckx çoğu zaman ona İngilizce Cannibal olarak değil Cannie (İngilizce Yamyam’ın(Cannibal) kısaltılmışı) şeklinde seslenildiğini ifade ediyor.

Merckx emekli olduktan sonra da tutkusu olan bisikleti hiç bırakmadı. 1986 ile 1996 yılları arasında Belçika Milli Takımı’nı yönetti. Çeşitli yarışların organizatörlüğünü ve yarış direktörlüğünü üstlendi. Kendi adıyla kurduğu bir bisiklet markası bugün halen dünyanın birçok yerine dağıtım yapmaktadır. Ekim 2019’da Merckx arkadaşlarıyla yaptığı bir tur sırasında kaza geçiyor ve hastaneye kaldırıyordu. Bu tarihten itibaren artık bisiklete bir daha asla binmeyecekti.

Merckx sporcu kimliğinin yanında her zaman bir simge olmayı da başardı. 1990 yılında Brüksel’de Papa II. John Paul tarafından kutsandı. 1996’da Belçika Kralı II. Albert tarafından kendisine baronluk unvanı verildi. Merckx’e ayrıca İtalya’da üstün hizmet nişanı olan “Cavaliere” verildi. UCI (Uluslararası Bisiklet Birliği) tarafından 1999 yılında “20. Yüzyılın Bisikletçisi” ödülüne layık görülmüş, aynı yıl Belçika’da gelmiş geçmiş en büyük sporcu olarak seçilmiştir. 2011 yılında kendisine, dönemin Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy tarafından Paris’te Commandeur de la Légion d’honneur nişanı verildi. 2019 yılında 106’ncı kez koşulan Fransa Turu’nun ilk iki etabına, efsane bisikletçi Eddy Merckx’e jest olarak Belçika ev sahipliği yaptı.

İşte tüm bu hikâye sonlandığında karşımıza o büyük efsane Eddy Merckx çıkıyor. Galibiyetleriyle, kazanma isteğiyle ve bisiklete olan tutkusuyla bu sporun gelişmesi için her şeyini veren, gözü kara fakat insani tarafını da bizlere gösteren bir yıldız. Kapanışı onun tüm yaşamı boyunca bizlere sunduğu çalışkanlığı ile bitirmek isterim. Belki de bunu en iyi kendisi anlatır bizlere diyerek de bu yazıyı onun cümleleriyle kapatalım.

Farkı yaratanın ekipman değil, sporcunun kendisidir. Bisiklet, Formula 1 değildir. Bisiklet yalnızca bir araç. Nitekim, evimin salonundan daha çok garajında zaman harcamışımdır.

Kaynaklar;


Plase:

Total
0
Shares
Bir yanıt yazın
Önceki Yazı

Wimbledon: Bir Tenis Festivali

Sonraki Yazı
Parabolica

67 | Azerbaycan GP

Bunlar da ilgini çekebilir