Antik Yunan kahramanı Bellerophon’un hikayesini bilir misiniz ? Bazı mitlerde kendisine masumiyetin ve saflığın sembolü yakıştırmaları yapılsa da bazılarında egosuna yenik düşüp yitip giden kahraman yakıştırmaları yapılmakta.

Bellorophon, Tirgns Kralı Proteus trafından Lycia’ya sürgüne gönderilmiş ve bir de üzerine katli emredilmiştir. Ancak Lycia Kralı Lobate, Bellerophon’un öldürülmesine razı olmayarak kendisini imkansız bir göreve gönderir. Bölgeye korku salan Chimaera’yı* öldürme görevini öğrenen Bellerophon, kendisine yardım etmesi için Tanrıça Athena’ya yalvarır. Athena, genç kahramana Pegasus isimli efsanevi bir at gönderir. Bellerophon, Pegasus ile birlikte Chimaera’yı öldürür ve bölgeyi bir tehditten kurtarır. Bunun dışında başka birçok kahramanlıkla da ünlenen Bellerophone egosuna yenik düşerek kendine tanrılar arasında bir yer talep ederek Pegasus’un sırtına atladığı gibi Olimpos Dağı’nın yolunu tutar. Tanrı Zeus, onun bu cüretine öfkelenerek kahramanı tekrar Dünya’ya yuvarlar ve Bellerophone’un hikayesi böyle bir ölümle sonuçlanır.
Antik Yunan anlatıcıları tarafından düşmüş kahraman olarak gösterilen Bellerophon’un sonu kendi egosu tarafından oldu. Binlerce hatta milyonlarca yıl sonra takvimler 2004’ü gösterdiğinde süper bir yıldız, belki üzerindeki baskıdan belki de egosunun verdiği rehavet yüzünden yasaklı madde kullanırken görüldü. Bu yıldız Michael Phelps’in ta kendisiydi.
Sonrasında 2009 ve 2014’teki skandallarıyla da gündeme gelen Phelps’in kaderi de Bellerophon gibi yitip gitmek miydi ? Yoksa Zümrüdüanka gibi küllerinden yeniden doğmak mı? Bu sorulara açıklık getirmeden önce milli yüzücünün kısa bir hikayesine göz atalım.
Olimpiyat madalyalı yüzücü; Baltimore, Maryland’da Debbie ve Michael Fred Phelps’in üçüncü çocukları olarak dünyaya geldi. İki tane ablaya sahip olan Phelps ablalarının yüzmeye olan merakı sayesinde kendisini havuzun kulvarlarına tutunurken buldu. Ablarının 1995 yılında düzenlenen Dünya Şampiyonası’nda Amerika adına yarışmaları Phelps’in bu branşa ilgisini iyice arttırarak ona madalyalar ve rekorlarla dolu bir kariyerin yolunu açtı. Her zaman başardıklarında attığı bebek adımlarının katkısı olduğunu belirten Phelps bugünlerine bir ışık tutmaktadır adeta.
2000 yılında ilk kez olimpiyatlara katılan milli yüzücü, Sydney’de pek varlık gösterememiş, asıl büyük çıkışını 2004 yılında Atina’da düzenlenen Olimpiyat Oyunları’nda 6 altın madalya** kazanarak yapmıştır. Hatta Ian Thorpe, Pieter Van Den Hoogenband ve Michael Phelps’in mücadelesine sahne olan 200 metre serbest finali otoritelerce “Yüzyılın Yarışı” olarak nitelendirilmektedir.
Hocası Bob Bowman da onun asla pes etmeyen bir yapısı olduğunu, herkesin antrenman sonunda dinlenme çalışması yaparken Phelps’in aynı temposunda çalışmalara devam ettiğini her fırsatta dile getirmiştir.
“Büyük güç büyük sorumluluk getirir”
Spiderman karakterini sevenlerin çok iyi bildiği Peter Parker’ın amcası Ben Parker tarafından söylenen bir söz vardır: “Büyük güç büyük sorumluluk getirir.” Belki de Michael Phelps bu başarının getirdiği güçle veya bilinmeyen nedenlerden dolayı alkol ve yasaklı madde kullandı ve bu davranışı ona lisansının askıya alınmasına sebep olacak şekilde pahalıya patladı. Lisansı tekrar akfitleştirilen Phelps sulara döndü ve 2008 Pekin Olimpiyat Oyunları’nda 8 altın madalya ve rekorlarla şanını taçlandırdı. Herkes tarafından yasaklı döneminin geride kaldığı düşünülürken 2009 yılında yine madde kullandığı için bu sefer lisansının 3 ay askıya alınmasının yanında bir çok markayla olan sponsorluk antlaşmaları da iptal edildi. Hikayemizin başında Bellerophon nasıl sonunu hazırladıysa, tüm bu olanlarda başka bir kahramanın daha sonunu mu hazırlıyordu?
Bitti denilen yerde yeniden başlamak…
Skandallarının son halkasını 2014 yılında alkollü araba kullanırken yakalanarak gerçekleştiren Amerikalı yüzücünün bu davranışı, birçok spor otoritesi tarafından desteklenen, kendi kariyerinin sonunu hazırladığı görüşünü ortaya çıkarttı. Michael Phelps artık Amerika’da düşmüş bir kahramandı.
Aradan 2 yıl sonra Brezilya’nın Rio kentinde düzenlenen olimpiyatlarda son kez olimpiyat madalyası için havuza giren Phelps, 6 altın madalya kazanarak küllerinden yeniden doğdu. Hatta 4×100 metre bayrak yarışındaki performansı Zümrüdüanka yakıştırmasını neden yaptığımı kanıtlar niteliktedir. Bu yarışı Sports Illustrated yazarı Tim Layden’ın kaleminden de okumanızı tavsiye ederim.
Sonrasında emekliye ayrılan Birleşik Amerikalı yüzücü şu anda mutlu bir aile hayatı sürdürmekte. Tekrar havuzlara döner mi bilinmez ama gösterdiği performansla izleyicilerin ve yüzmeseverlerin ağzında güzel bir tat bıraktığı ortada.
Yazımın başında anlattığım Bellerophon ile benzerlikler yaşadığını düşündüğüm Michael Phelps, bunun kurbanı oldu, ancak sonrasında yeniden ayağa kalkarak unutulmaz bir sonla kariyerini bitirdi. Yazıya Che Guevara’ya mal edilse de ona ait olduğuna dair kesin bir kaynak bulamadığımdan anonim olarak adlandırmayı tercih ettiğim bu güzel sözle son vermek isterim:
“Kaybetmekten korkma. Bir şeyi kazanmak için bazı şeyleri kaybetmelisin ve unutma, kaybettiğinde değil vazgeçtiğinden yenilirsin.”
*Chimaera veya Kimera: Yunan mitolojisinde tek bir vücutta çeşitli canlıların kimi uzuvlarına sahip, ağzından ateş püskürten yaratık.
**100 m. kelebek, 200 m. kelebek, 200 m. karışık, 400 m. karışık, 4×200 m. serbest ve 4×100 m. serbest
Bunlar da ilginizi çekebilir;